
Emsal Karar Nedir?
Emsal karar, mahkemeler tarafından daha önceden verilmiş ve benzer uyuşmazlıklarda uygulanabilmeye elverişli kararlardır. Emsal kararlar, hukuki bir uyuşmazlığa ilişkin verilecek kararlara yol gösterecek mahiyette olan mahkeme kararlarıdır. Emsal kararlarda hukuki uyuşmazlığa ilişkin çeşitli öğreti görüşlerine, dayanak kanun maddelerine ve yine başkaca emsal kararlara atıf yapılmaktadır.
Emsal kararlar; hakimler, savcılar, avukatlar ve akademisyenler tarafından kanunların yorumlanmasında faydalıdır. Görülmekte olan bir davada taraflar, daha öncesinde aynı veya benzer uyuşmazlığa ilişkin lehlerine olan emsal kararları mahkemeye sunarak kendi lehlerine karar verilmesini sağlamaya çalışırlar. Özellikle avukatlar tarafından sunulan dilekçelerde emsal kararlara yer verilmesi oldukça önemlidir.
Zira avukatların iddia ve taleplerini kanun maddesine ve öğretide yer alan görüşe dayandırmaları kadar emsal kararları sunması da mahkemeler tarafından oldukça dikkate alınacaktır. Emsal kararlar mahkemelerin aynı veya benzer somut olaylarda yeknesak karar vermesini de sağlamaktadır.
Emsal Karar Ne İşe Yarar?
İlk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemeleri önlerine gelen uyuşmazlıklarda çoğunlukla Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi gibi yüksek yargının emsal kararlarına göre karar vermektedirler. İlk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemelerinin, yüksek yargı kararlarına göre karar vermesinin sebepleri şunlardır:
• Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararları genellikle, hukuksal gerekçelerini öğreti görüşleri ve içtihatlarla oluşturulan yıllar boyu yerleşmiş uygulamaya dayanan kararlardır.
• İlk derece mahkemelerinin kararları, üst mahkemelerce denetlenmektedir.
Haliyle ilk derece mahkemeleri tarafından üst mahkemelerin bozacağı bir karar verilmek istenmemektedir.
Hangi Mahkeme Kararları Emsal Olur?
Mahkemeler tarafından verilen kararların hepsi emsal olarak sunulabilmekteyse de kimi zaman mahkemeler tarafından verilen kararların hatalı veya eksik olabileceği de gözetilmelidir. Bu kapsamda her sunulan emsal kararın, emsal karar olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Emsal kararın güncel olması önemlidir. Zira kimi zaman kanunlar değişmekte olduğundan emsal karardaki dayanak maddeler de değişebilmektedir. Ayrıca emsal kararın yerleşik hale gelmiş olması da önemlidir. Bir emsal kararın yerleşik hale gelmesi halinde emsal karara “yerleşik karar” veya “müstakar karar” da denilmektedir. Emsal kararın yerleşik hale gelmesi durumunda, karar mahkemeler tarafından daha da dikkate alınır.
Öte yandan; Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararlarının emsal olarak daha değerli görüldüğünü belirtmek gerekir.
Emsal Karar Uygulanmak Zorunda Mıdır?
Türk Hukuku’nda emsal kararların uygulanması kural olarak zorunlu değildir. Anglo-Sakson
Hukuk Sistemi dediğimiz ABD, İngiltere, Avustralya, İrlanda gibi ülkelerde emsal kararlar kanun hükmünde olup bağlayıcıdırlar. Türk Hukuku’nda ise mahkeme, başka bir uyuşmazlıkta verilen üst mahkeme kararına uymak zorunda değildir. Ancak Yargıtay içtihadı birleştirme kararlarının ve Danıştay içtihadı birleştirme kararlarının ise, tüm mahkemeleri bağlayıcı niteliği bulunmaktadır. Nitekim içtihadı birleştirme kararlarının temel amacı hukukta birliği ve bütünlüğü sağlamaktır. İçtihadı birleştirme kararları konularıyla sınırlı, gerekçeleriyle açıklayıcı ve sonuçları itibariyle bağlayıcı nitelikte kararlardır. İçtihadı birleştirme kararlarının uygulanmaları zorunludur.
Yargıtay tarafından emsal kararlar dikkate alındığı belirtilerek verilen bazı kararlar şunlardır:
“Her ne kadar davalılar arasında muvazaanın varlığı kabul edilmiş ise de, davanın esas itibariyle, muvazaa iddiasına dayalı alacak (eda) davası niteliğinde olduğu ve alacak talebinin kanıtlanmadığı dikkate alındığında, davacı taraf için vekalet ücreti takdir edilmemesi ve davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılması gerekirken, mahkemece aksi yönde hüküm kurulması isabetsizdir. Nitekim, Dairemizin son dönem emsal kararları da bu doğrultudadır.” (Yargıtay 22. HD., E. 2018/3777 K. 2018/10191
T. 2.5.2018)
“Dolayısıyla, davacının ilave tediye alacağında hesaplamanın 29.04.2010 tarihine kadar
yapılması gereklidir. Gerek Dairemizce verilen emsal kararlar gerekse de Yargıtay Hukuk
Genel Kurulu’nun kararları bu yöndedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.02.2017
tarihli ve 2014/22-2228 esas, 2017/296 karar; 08.03.2017 tarihli ve 2015/22-1391 esas,
2017/434 karar sayılı kararları).” (Yargıtay 22. HD., E. 2015/21520 K. 2017/11943 T.
23.5.2017)
Sürpriz Karar Yasağı ve Hukuki Güvenlik İlkesi
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. Maddesi’nin gerekçesinde: “… Bu hakkın üçüncü unsuru, tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesidir. Bu değerlendirmenin de, Kararlar’ın gerekçesinde yapılması gerekir. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması, bu hakkın ihlâli sonucunu doğuracaktır. Yargı organları, her iki tarafın iddia ve savunmaları ile delillerini değerlendirip, hangi maddî ve hukukî sebeplerle karar verdiklerini gerekçelerine yansıtmalıdırlar. Ortaya çıkacak Karar; hukukun genel ilkelerine, mevzuata ve yerleşik içtihatlara tamamen aykırı ve sürpriz sayılacak nitelikte olmamalıdır. Bu durum “Sürpriz
Karar Yasağı” olarak da ifade edilmektedir. Yargı organları özellikle yerleşik içtihatların dışında yeni bir karar verebilirler. Ancak bu konuda gerekçelerini tam ortaya koymalı ve tarafların açıklamalarını da değerlendirmelidirler. Madde’de yapılan düzenlemeyle, en temel yargısal hak olarak kabul edilen ve Uluslararası Sözleşmeler’le Anayasalar’da yerini bulan
Hukukî Dinlenilme Hakkı, tüm unsurlarıyla ortaya konulmuştur.” denilmektedir.
Hukuk Devleti’nin asli unsurları arasında yer alan Hukuki Belirlilik veya Güvenlik İlkesi, hukuki durumlarda belirli bir istikrarı temin etmekte ve Kamu’nun Mahkemeler’e güvenine katkıda bulunmaktadır. Birbiriyle uyuşmayan Mahkeme Kararları’nın sürüp gitmesi, yargı sistemine güveni azaltarak, yargısal bir belirsizliğe yol açabilir (AİHM., Nejdet Şahin ve
Perihan Şahin/Türkiye, B. No: 13279/05, 20.10.2011, § 57).
Belirtmek gerekir ki, dava açarak hak aramak isteyen kişiler mahkemelerin hukuk kurallarını nasıl yorumladığına ve uyguladığına bakarak dava açarlar. Taraflar özellikle avukatlarının da verdikleri bilgiler ışığında açacakları davaların sonucunu öngörebilirler. Ne var ki ki, birbirleriyle uyuşmayan ve çatışan mahkeme kararları hukuki güven ilkesini zedelemektedir.
Hukuki güven, hukuki belirlilik, hukuki dinlenilme, adil yargılanma gibi temel hak ve ilkeler gereğince de mahkemelerin vermiş olduğu kararların birbiriyle tamamen çelişmemesi gerekmektedir.